Vücudumuzun sodyum gibi bir maddeyi alması son derece önemlidir. Sonuçta böbreklerin işleyişini, vücudun su-tuz dengesini ve minerallerin kanda tutulmasını destekler. Gıda tuzundan aldığımız ana sodyum miktarı, fazlası zararlıdır, çünkü kas kramplarına, böbrek fonksiyonunun bozulmasına vb. Peki, yemeğinizi nasıl aşırıya kaçmazsınız?
Talimatlar
Aşama 1
Yemek hazırlarken daha fazla baharat kullanın. Yemeğin tuz, lezzet çeşitliliği ve aromalardan yoksun olduğunu unutturacaksınız.
Adım 2
Soya sosu, tuzlu çeşniler ve baharatlı sodyum karışımlarının kullanımını sınırlayın. İkincisi aynı tuzdur, sadece renk ve şekil değiştirir.
Aşama 3
Yoğun bir iş temposuyla yemek pişirmek için çok az zaman kalıyor. Bu nedenle fast food ve hazır yemekler yaygınlaşmıştır. Fakat! Bu tür yiyeceklerde birçok zararlı katkı maddesi ve tuz vardır. Bu nedenle, hala evde yemek pişirmeniz gerekiyor.
4. Adım
Her şeyin başı ekmek! Elbette bununla tartışamazsınız, ancak ekmeğin en büyük sodyum kaynağı olduğunu bilmeye değer. Çıtır ekmekler de öyle. Bu gıdalardan vazgeçemiyorsanız en azından tüketilen porsiyonları azaltın.
Adım 5
Bazen herkes gerçekten tuzlu bir şey ister. Kendinizi bundan geri tutmayın, çünkü küçük dozlar gelecekte ciddi bir bozulmayı önler. Ancak yine de kendinizi tuzlu yemekten alıkoymayı planlıyorsanız, aşağıdaki yiyecekler iştahınızı "söndürür": antep fıstığı, buğday mini simit, ayçiçeği çekirdeği, donmuş yoğurt, bitter çikolata, çilek.
6. Adım
Tuzluk gözden uzak ve hatta yemek masasından tamamen çıkarmak daha iyidir. Ne için? Arzu nesnesini ortadan kaldırdığımızda, onun zaten var olduğunu çok geçmeden unutacağız.
7. Adım
Sözde düşük kalorili yiyecekler var. Dikkatli bir şekilde tedavi edilmeleri gerekir, çünkü üretim sırasında çok sayıda işleme tabi tutulurlar ve bu nedenle aroma ve tatlarını kaybederler. Yetişmek için üreticiler genellikle tarifteki tuz gereksinimini aşar. Örneğin, düşük kalorili domates suyu çok yüksek miktarda tuz içerir.